
I Have A Dream demişti o efsanevi söylevinde Martin Luther King: ''Gün gelecek siyahlarla beyazlar kardeşçe yaşayacak; insanlar derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre değerlendirilecek''. Evvelki gün, Martin Luther Günü'ydü. Doğum gününün yıl dönümü olması sebebiyle Amerika'da her yıl kutlanan bu özel günde, kendisi ve söylemi büyük bir coşkuyla yad edildi. Zira ne hoş bir tesadüftür ki dün, Kenya kökenli bir siyah olan Barack Obama resmen ve fiilen Amerika Başkanı oldu! Yemin töreninde yaptığı konuşmada; ''60 yıl önceye kadar beyazlarla aynı araca binemiyorduk, şimdiyse buradayız'' mealinde özellikle siyahların ayakta alkışladığı sözler söyledi. Eşitlik, kardeşlik, özgürlük vurgusu yaptı. Ben de bugün 'doğru olanı' yapıyorum ve 'çikolata renkli' yönetmen Spike Lee'nin ırkçılık hakkındaki başyapıtı Do The Right Thing/Doğru Şeyi Yap filmi hakkında yazıyorum.


Film belki de Barton Fink'e ilham kaynağı olan sıcaklıktaki günlerde ve görüntü kalitesinde, siyahların ağırlıkta olduğu bir mahallede geçiyor. Bu mahallede Koreliler, beyaz Amerikalılar ve olayların kaynama noktasında bulunan İtalyanlar da yer alıyor. İtalyanlar pizzacı; baba Sal (Danny Ailleo), oğulları Vito (Richard Edson) ve Pino (John Turturro) ile birlikte dükkanı işletiyor. Aynı dükkanda Sal'in ''seni oğullarımdan ayrı tutmuyorum'' dediği servisçi Mookie rolünde Spike Lee oynuyor. Kadro da hayli geniş bu arada. Çavuş karakterinde Ossie Davis harikalar yaratıyor, üstteki fotoğrafta çiçek verdiği flörtü Mother Sister rolünde Ruby Dee ve zihinsel engelli performansıyla John Savage iyi iş çıkarıyor. Ayrıca filme leziz bir çeşni katan; The Night Of The Hunter/Caniler Gecesi filmindeki içten pazarlıklı, çakma papaz Robert Mitchum'ın parmaklarındaki Love-Hate dövmesini ve söylemini yüzükleriyle dile getiren, böylelikle de filmin mixeri olacağının işaretlerini veren(nitekim Mookie kader anında Hate diyerek olaya girişir) Radio Raheem ile bir filmde duyduğum en komik lakaba sahip olan Sweet Dick Louie karakterlerini de es geçmemek gerek.

Spike Lee, Amerikan Sineması'nın New York kanadında Martin Scorsese ve Woody Allen'la kapışabilecek denli bir bayrak adam. Koyu bir New York Knicks fanı, azılı bir aktivist, 'black and proud' yetenekli bir yönetmen. Siyahların sorunları, günlük yaşantıları, gettolardaki olaylar, liderlerinin yaşamları; Lee'nin sinemasında merkeze otursa da yalnızca bununla sınırlı kalmıyor mahareti. Dedikten sonra, şimdi de kısa bir ara... Hepsi ve daha fazlası için? Yönetmenin başka filmlerini yazacağım da o yüzden, tam bir laz mütteahhit modunda malzemeyi çalıyor ve sonraya saklıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder